27 Mayıs 2011 Cuma

IP'İM İLE KUŞAĞIM, BİLİŞİM İLE AŞIĞIM..



APPLE FIRSATI DEĞERLENDİRDİ.

iPhone, iPad gibi ürünlerle son yıllarda bilişim sektörünün devlerinden biri haline gelen Apple, yeni ürünleri için ürettiği uygulamalara (Apps) bir yenisini eklediğini duyurdu.


ARTIK KASETLER SİZE BİR “PIT” KADAR YAKIN.

Yeni uygulamanın lansmanını “Tüm merak ettiklerinize bir “pıt” ile ulaşın, sıkıntıdan patlamayın, dokunmatik ekranınıza pıtlayın” sloganıyla yapan firma; kullanıcaların App Store’dan 30,99 $’a indirebilecekleri yeni uygulama sayesinde “-.avi, -.xvid, -.mhp, -.chp, -.akp, -.erg, -.ddv” gibi uzantılı dosyaları rahatlıkla izleyebileceklerini açıkladı. “Günümüzde artık siyasetin konulu, konusuz görüntülü mesajları kullanma tercihinden yola çıkarak bu uygulamayı geliştirmeye karar verdik. Yazılım departmanımızın yoğun ve özverili çalışmaları sonucunda, çok kısa zamanda uygulamayı satışa sunma olanağımız oldu. Yazılımın üstün özellikleri sonucunda artık bulanık konseptleri dahi, ayın 14’ü gibi, kabak gibi izleyebileceksiniz” açıklamasında bulunan firma yetkilisi, artan talep üzerine yeni ürünleri olan MPH5 çaların, en kısa zamanda raflardaki yerini alacağını müjdeledi.


22 Ağustos’da uygulanmaya başlanacak yeni internet yönetmeliğinin bu tür uygulamaların kullanımına kısıtlama getirmesi durumunun kendisine hatırlatılması üzerine, firma yetkilisi “böyle nemalanırken, siyasilerin bindiği dalı keseceklerini tahmin etmiyorum” diyerek karşılık verdi.


MICROSOFT’DAN FLASH AÇIKLAMA

Diğer yandan isminin açıklanmasını istemeyen bir Microsoft yetkilisi, akşam saatlerinde yaptığı açıklamada, bir teknoloji casusluğunun söz konusu olduğunu, bu yazılımı kendilerinin daha önce ürettiğini ve “-.bykl” uzantısı ile piyasaya sürdüklerini iddia etti. “Ancak her zamanki gibi taklitçi bazı firmalar bu özgün fikri çalarak, kendilerine mal ettiler” diyen yetkili, elindeki flash belleği gösterek “yazılımın bir kopyasını allahtan bunun içine, kaydetmiştik, buyrun inceleyin, tarihleri kontrol edin” açıklamasıyla olaylara yeni bir boyut getirdi.


(OHA - Silikonvadisi)

26 Mayıs 2011 Perşembe

aref ghafouri izleyenleri büyüledi


Dün akşam Maydanoz Showland'de hayranlarının karşısına çıkan Aref Ghafouri'nin salonda bulunan 500 kişiyi büyülediği bildirildi.
OHA(olası haberler ajansı) İstanbul

25 Mayıs 2011 Çarşamba

MHP’NİN ARDINDAN PLAYBOY’DA DA KASET SKANDALI !


  Dünyaca ünlü amerikan dergisi Playboy kaset skandallarıyla sarsılıyor. Geçtiğimiz günlerde MHP’de yaşanan ve bir çok parti üst düzey yöneticisinin istifasıyla sonuçlanan uygunsuz görüntü skandalının ardından amerikanın ikon dergilerinden Playboy da şok yaşıyor.

“Farklı bir Playboy istiyoruz!”
  Bir süredir internette dergi aleyhinde yayın yapan ve dergiyi müstehcen olmakla itham eden REPLAYBOY sitesi, derginin yeniden dizayn edilmesini  ve üst düzey yöneticilerin istifa edip yerlerine kendilerinin oluşturduğu listenin geçmesini istiyorlardı. “Hakça bir Playboy”, “Zengine değil halka seslenen yayın politikası” gibi sloganlarla dergiyi topa tutan site bu güne kadar pek dikkate alınmamıştı.

Dediklerini yaptılar
  REPLAYBOY sitesinin, istekleri yerine getirilmezse yapacaklarını iddia ettikleri şeylerden biri de, dergiyi efsane haline getiren “playboy kızlarının” gizlice çekilmiş görüntülerini yayınlayacaklarıydı. Kimsenin ihtimal vermediği bu görüntüler dün akşam saatlerinden itibaren internet sitesine düşmeye başladı. 2009 eylül ayı kapak kızı W.L.(21) ve 2007 ayın güzeli T.U.(18) nun da aralarında bulunduğu 7 kızın videolarının yayınlanması üzerine Playboy dergisinin yönetim kurulu üyelerinden 3 kişi ortak basın toplantısı düzenleyerek dergideki görevlerinden ve borsadan çekildiklerini duyurdular.

“Ellerinde ne varsa yayınlasınlar”
  Derginin kurucusu ve onursal başkanı Hugh Hefner, gelen istifaların ardından kameraların karşısına çıkarak “ellerinde ne varsa yayınlasınlar, biz utanılacak bir şey yapmıyoruz. Alnımız açık yüzümüz ak” dedi. Sözlerine “Playboy büyük bir dergidir, üç beş kendini bilmeze pabuç bırakmaz. Bütün bunlar bazı çıkar odaklarını rahatsız edecek yayınlar yaptığımız için başımıza geliyor. Bir okyanusun iki yakası vardır, bu yakada olanlar  öte yakayı ne ilgilendirir. Yukarıda isa var, ondan başka kimseye hesap vermem” diyerek devam eden Hefner, “Pensilvanya kadastrosuna bir baksınlar, geçmişteki ihmalleri göreceklerdir” dedi.

İstifalar peşpeşe
  Hefner’ın basın toplantısı biter bitmez ikinci dalga geldi. REPLAYBOY sitesi bu sefer tam 51 kızın videolarını yayınladı. İzleyenlerin gözlerine inanamadığı görüntülerin, içlerinden kimilerinin artık  anneanne olduğu 1974-2011 kapak kızı koleksiyonu denebilecek bir seri olduğu anlaşıldı. Bunun ardında istifalar peşpeşe geldi. Ünlü derginin bütün yönetim kurulu istifa ettiği gibi mütevelli heyeti, murahhas azalar ve saymanlar, kat görevlileri  ve müstahdemlerin de bu dalgadan nasibini aldığı gözlendi.

“Devlet uyuyor mu?”
Sabahın ilk saatlerinde Kentucky Louisville’deki villasına hareket etmek üzere Newyork La Guardia havalimanına gelen Hefner’ın hayli bitkin ve moralsiz olduğu gözlendi. Basın mensuplarının “efendim Playboy’da resmi olarak çalışıyor görünen tek kişi sizsiniz ne diyorsunuz” sorusu üzerine  “herşeyin suçlusu sizsiniz. Allah bu internetin belasını versin. Bill Gates de Mark Zukerberg de cehennemin dibine gitsin. Sizin yüzünüden ne hallere düştüm. Nerede bu devlet, nerede bu hükümet, uyuyorlar mı? “ diyerek bastonuyla gazetecilerin üzerine yürüdü.

Uzman gözüyle videolar
  REPLAYBOY sitesi hakkında New York 3. Asliye hukuk mahkemesi tarafından soruşturma açılırken, FBI Bilişim Suçları Departmanı uzmanları görüntüleri inceledikten sonra şöyle konuştular: “her video standart  90 dakika uzunluğunda, birden fazla kamera ile çalışılmış. Öyle ki aynı sahneyi farklı açılardan izleyebiliyorsunuz. Bazen ikiden fazla kişi olaya dahil olmuş. Havuz başında, metroda, okulda, yatta, havada karada, hastalıkta ve sağlıkta, ayrım yapmaksızın işlerini ifa etmişler. Hadi o hanımların hafif  meşrepliğini anladık da, bu çetenin etkinliklere kimse görmeden o kadar kamera ve teknik ekipmanı taşıyıp yerleştirmesi, saatlerce rahat rahat çekim yapması… pes valla…Kesinlikle profesyonel işi. Bunu zaten görüntü kalitesinden de anlayabiliyoruz, en kötüsü X.vid uzantılı bu videolar arasında DVD formatında çoklu dil seçeneği olandan tutun da, Blu-ray diskler, Süper-HD çözünürlük vs. bulmak mümkün. İnanılır gibi değil ama araya reklam bile almışlar!!!”
 

24 Mayıs 2011 Salı

Gelişmekte olan ülkeler toplantısında, ergen sorunları tartışıldı.

Gelişmekte olan Ülkeler Topluluğu (GÜT) liderleri geçtiğimiz günlerde, daha önce gelişimini tamamlamış olan İsviçre’nin şirin kasabası Rondela’da bir araya geldi. Tüm haftasonu boyunca adeta kampa giren liderlerin toplantısında konuşulanlara dair sızan bilgiler şöyle:


  • Arkadaş illallah dedim şu bluğ çağından bitmedi anasını satiim ergenlik sorunu bunların. Bütün gün elde telefon, bilgisayar birbirleriyle sürekli haberleşiyorlar. Tamam geyik muhabeti yapsalar ergendir yapar, rahatlasın, stresini atsın diyerek tolerans göstericez. Ama bunlar gelişmiş ülkelerdeki sosyal hakları (??) görüyorlar, sonra birbirlerini dolduruyorlar. Baba bizde niye yok?!! benim varlığım niye görmezden geliniyor?!! ben de özgürce yaşamak istiyorum! diye bağırıyorlar. Biz bir baba şefkatiyle, sabrıyla yaklaşmamıza rağmen avaz avaz bağırıyorlar. O dil pabuç gibi. Sonra dövünce, baba kötü.
  • Sorma kardeş al bizden de o kadar, hayır bunlara gaz vericez diye elde avuçta kalmadı. Oğlum çalış, kızım alış-veriş yap, yavrum öde(v)meleri yapsana, sonra icra gelince karışmam bak demekten dilimde tüy bitti. Hayır ben bunlardan umudu kestim artık, bari çocuklarından hayır gelse.
  • Bu zamanda devlet idare etmek kolay mı, soran yok. Masrafların ardı arkası kesilmiyor. Yok abi yok, bunlar askerde çok dayak yer söliim. Şeytan diyor ihbar et karakola, gözünü kışlada açsın eşeğin evladı. Bak İsrail nası adam ediyo kadınını, erkeğini. Eğitim şart abi. Sonra tepemize çıkıyor bunlar.
  • Babacım şurdan colayı uzatsana şekerim düştü, elim ayağım boşaldı sinirden bak.
  • Aman ağbi değmez bunlar için 'fuck it all' şu üç günlük dünyada sağlığından olcan.
  • Şişşş ne dicem, neydi geçen gün seninkinin ayar vermesi öyle, yok demokratik haklar, reform, halkın sesine kulak ver felan..
  • Ya bırak ya, ayak yapıyo puşt. Kamuoyunda sempati toplucak hesapta. Sen git adamın evini başına yık, etmediğini bırakma, sonra insan hakkı, uluslararası hukuk, kıl yün.. Yer mi lan ortadoğu çocuğu, encük...
  • Hay ağzını öpiim... he he, korkma len mecaz ettik.
  • Aga içim kıyıldı, yemeğe daha çok var mı?
  • Anaa kalk len kalk az kalmış, one münut... ehe, ehe..


(OHA - Yersenkirshen)

23 Mayıs 2011 Pazartesi

Yasanan depremden sonra, “bir çatlama var, ama bir gram sızıntı yok” açıklaması.















Bölgede bulunan gümüş madenine ait siyanür havuzunda oluşan çöküntü nedeniyle yaşanan sızıntı tehlikesi, geçtiğimiz günlerdeki (Richter ölçeği ile 5.9 , bakanlık onaylı resmi ölçülere göre 5.7 büyüklüğündeki) deprem felaketiyle bir kez daha gündeme geldi. Tıpkı “Çevrecinin daniskası” olarak kendini tanımlayan hükümetin başı olan bakan gibi, konunun muhatapı diğer bakanlarımız da bu konuda endişe edilecek bir durumun olmadığını, konuyu takipte olduklarını, konuma hakim tepelerinden bildirdiler. Yapılan açıklamalarda, milli servetin değerlendirildiği bu tür girişimlerin önündeki engelin belli bir zihniyetten kaynaklı olduğu belirtildi. “Doğa ile dost bir hayat yaşamaktan dem vuranların, dost hayatı derken neyi kastettiklerini gerçekten merak ediyoruz” diyerek imalı bir açıklamada bulunan aileden sorumlu bakan, çevre ve sanayi bakanlıklarının yanında olduğunu belirtti. Yapılan ortak açıklamada, gelişimin ve zenginliğin düşmanı bazı çevrecilerin yaptığı yaygaranın aksine, endişe edilecek bir durumun bulunmadığını, “ar damarlarımızda bir kaç milim çatlama var, ancak vicdanlarımızda bir gram sızı'ntı yok, bunu aççık seççik ifade ediyoruz" dediler.


(OHA - Neverland)

19 Mayıs 2011 Perşembe

ACEMİ SEMAZEN DEHŞET SAÇTI 6 yaralı 2 kayıp





SÜNNET DÜĞÜNÜNDE FACİANIN EŞİĞİNDEN DÖNÜLDÜ
Bursa'nın Osmangazi ilçesinde Korhan ve Okan Çabalar ( 8-10) kardeşlerin sünnet düğününde acemi semazen dehşeti yaşandı. Kontrolünü kaybeden semazen davetlilerin arasına daldı. Görgü tanıklarının ifadesine göre olay dün gece 9.30 pm. sularında meydana geldi. Çocukların kesim işi bitmiş, pasta ve limonata ikramı başlamıştı. Davetliler pastalarını yiyip sohbeti koyulaştırırken bir yandan da huşu içinde sahnedeki semazen gösterisini izliyorlardı. Tam bu sırada salonda bulunanlar sahnenin kenarından gelen büyük bir şangırtıyla yerlerinden fırladılar. Semazenlerden biri garsonun elindeki limonata tepsisini devirmişti. Ne oluyor demeye kalmadan semazen bir anda kontrolden çıkarak döne döne davetlilerin arasına daldı. Ortalıkta koşuşturan ufak çocukları da eteğinin altına aldığı gibi girdabına katarak, önüne çıkan her şeyi yıka yıka salondan dışarı çıktı.
Geride enkaz yerine dönmüş düğün salonu ve çok sayıda yaralı bırakmıştı. Eteğinin altına kaçan yaşları 4 ve 6 olan iki çocuktan da bir haber alınamadı. Yakındaki ormanlık bölgeye doğru gittiği sanılan semazen ve çocukların arama çalışmasına, polis, jandarma, ve çok sayıda vatandaş katılıyor.
VALİ: BU OLAYDAN ÇIKARILACAK DERSLER VAR
Olay yerinde incelemelerde bulunan Vali Hüseyin Büyükbaş izler taze fazla uzağa gitmiş olamaz dedi. Acemi semazenin eşgalini gösteren robot resim de bütün birimlere dağıtıldı. Gece olması ve arazinin de ormanlık olması nedeniyle aramalardan henüz bir sonuç alınamadığı da gelen bilgiler arasında.

OHA (olası haber ajansı) Bursa
.

18 Mayıs 2011 Çarşamba


SABİT NEJAD HİPPİLEAKS’ten SIZDIRIYOR:
ERDEMİN ANATOMİSİ ya da HERKES KENDİ İNTERNETİNİ FİLTRELESE İNTERNET TERTEMİZ OLUR
  Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü'nün (SAGEM) 2010 verilerini okuyordu. Bu kurum elde ettiği verileri Sabit Nejad’a düzenli olarak gönderiyordu. Neden yapıyorlardı bunu, kimse bilmez. Kendisi gibi seçkin bir bekarın aile kurumu üzerine ne düşündüğünü merak eden kurum sayısının çok olması gururunu okşuyordu bir yandan. Kendisi aile kurmayı yıllar önce bırakmıştı. Kurduğu üçüncü ailenin de internet yüzünden dağılmış olması bir neden olabilir miydi acaba? Aile WEB 1.0 döneminde internetin yavaşlığı yüzünden dağılmıştı.Bu yavaşlık, o zamanki eşinin, bilgisayar başında yeterince zaman geçirmesine engel oluyordu. Yavaşlıktan sıkılan kadın, Sabit’in izlediği spor programlarına bulaşmayı tercih ediyordu. Bu tür durumlarda ortaya çıkan sevimsiz aile içi atışmalar, havada uçuşan mouse’lar evliliği bitirmeye yetmişti. Taraflar boşanma duruşmasında problemi böyle tanımlayınca, Üsküdar mahkemeleri görevsizlik kararı vermiş, anlaşmazlığı bilişim mahkemelerine havale etmişti. Bilişim mahkemesinin, yeni bir WEB versiyonu çıkıncaya kadar evliliği askıya almalarını tavsiye etmesine rağmen evlilik ilişkisi bir daha eski tadını bulamamıştı. Önce IP’ler sonra yollar ayrılmıştı.
Her neyse, dedi Sabit. Konuya dönmeliydi.
Bir dönemin Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı, İnternetin psiko-sosyal zararları üzerine bir analiz istemişti kendisinden. İnternet kullanımının zararları ile ilgili olarak en çok göz yorgunluğu ve göz kızarıklığı sonucuna ulaşan Sabit Nejad bu analizini bir Post-it üzerine yazarak Bakan Hanım’ın alnına yapıştırmayı düşünmüştü. Bakanın korumaları, böyle bir davranışın devlet geleneklerine uygun olmayacağı konusunda kendisini ikna edince Sabit’in parmaklarının arasından bir anda uçup giden Post-it’in bugünlerde BTK Başkanı Tayfun Acarer’in alnına yapıştığı sanılıyor.
...
Tanıdığı en eski Neo Conservative (Neo-Con) babasıydı ve baba internet denilen fantezi buluş yaygınlaşmadan birkaç yıl önce vefat etmişti. Yıllar yıllar önce evde yakaladığı birkaç sol içerikli dergi ve içeriği kendinden menkul porno dergileri için babası, okuyorsun, bakıyorsun, bari ortada bırakma, at, bir daha da eve getirme demişti. Eğilimlerin karşılıklı olarak kabul edilişi gibi görünse de bu istek, süregiden aile düzenine halel getirecek her türden riskin oyun dışına atılması projesiydi.  Baba, kendisiyle oğlu arasına bir filtre koymuştu; inançlı baba-ateist oğul, sağcı baba-solcu oğul, seksi anılara gömmüş baba-sırf anı olsun diye seks yapan oğul ikilemlerini – var olmaya devam etseler bile- belli sınırlarda ıslah etmeye yarayacak bir filtre. Babanın kendini rahat hissetmesini sağlayacak bir filtre.
...
İnternetime Dokunma yürüyüşü sistemin beklediği üzere, onbinlerce sol tandanslı-pornocu-sapık ve de kızlı erkekli terbiyesizin katılımıyla gerçekleşmişti. Eylemi gerçekleştiren onbinlerin yüzlerine bakıldığında, yürüyüşten önceki gece  hepsinin  bir araya gelip grup yaptığı ve sonu gov.tr ile biten siteler haricindeki tüm muzır sitelere girdikleri hemen belli oluyordu. Padişahları asla sevişmemiş bir ırkın ahvadı kendi dünyalarına; www.iffet.gov.tr, www.hayanamus.gov.tr, www.irztore.gov.tr, www.ahlakliyiz.biz  türündeki sitelere girerken, onların haricindekiler de gösteriden sonra çevredeki birahanelere dağılmış, istiap hadlerinin fazlasını tükettikten sonra tekrar bilgisayar ekranlarının başına; o erdemsiz dünyalarına dönmüşlerdi.
...
ERDEMİN ANATOMİSİ
  Toplumların erdem anatomileri coğrafyadan coğrafyaya farklılık gösteriyordu. Yaşam enerjilerinin göbeklerinde olduğunu düşünen uzakdoğulu toplumlar göbeklerinden (Harakiri), erdemin beyinde olduğunu düşünen rasyonel batılılar beyinlerine kurşun sıkarak intihar ediyordu. Ortada kalmış bizim gibi toplumlar da erdemin kalpte olduğunu düşünerek kendilerini kalplerinden vurdukları bir dönem geçirdiler. İki coğrafya arasında sıkışıp kalan ülkemizde erdemin yeri kalpten aşağılara doğru inmeye başlamış ve erdem (çok afedersiniz) zik bölgesine konuşlanmıştı. MUHAFAZAKAR kanadın karşısında her türden özgürlüğe alan tanıyan MÜSAMAHAKAR kanat olarak tanımlanan her türden insan tercihlerinden boğazlanmaya başlamıştı.
...
Her neyse dedi Sabit, kendi kendine. Bu kadar ileri-geri atıp-tutma yeter. www.porno.gov.tr’ye girdi. Sitede her zaman olduğu gibi kimse zikişmiyordu.

HİÇ BİR CİNSEL HAYATI OLMAYAN MİLLETVEKİLİ ADAYLARINI AÇIKLAYACAĞINI DUYURAN WEB SİTESİ GERİ ADIM ATMIYOR !

  Yaklaşan Milletvekili genel seçimleriyle birlikte sıklaşan skandalların ardı arkası kesilmiyor. Geçtiğimiz günlerde hiçbir cinsel hayatı olmayan milletvekili adaylarını açıklayacağını duyuran web sitesinin sorumlusuyla  muhabirimizin icq aracılığıyla gerçekleştirdiği söyleşide çok kararlı olduklarını, asla geri adım atmayacaklarını açıklayan Licky leaks-27, cinsel hayatı olmayan adayların seçilmesi halinde ülke yönetiminde ciddi sorunların baş göstermesi riskine karşı seçmenleri uyarmayı görev bildiklerini vurgulayarak chat’i sürdürdü:

  Diyelimki seçildiler, hani sıradan vekil olup gerektiğinde genel kurulda el kaldırarak görevini icra eden, kırk yılda bir yasa teklifi, soru önergesi filan hazırlayıp çalışıyormuş gibi görünen her türlü kavga ve dalaşmada kürsü önünde yumruk tekme sallayan insanlar olsalar neyse. Bakan, komisyon üyesi filan olmaları durumunda aşırı gerginlik ve insani ilişkilerdeki yetersizlik korkunç sonuçlar doğurmaz mı? Kadından sorumlu devlet bakanı, hatta ve hatta milli eğitim bakanı olduklarını düşünsene! Şimdilik susuyoruz. Ama elimizdeki listeyi 11 Haziranda yayınlayacağız! O zamana kadar yaptılar yaptılar.. Artık derhal evlenirler mi? Çarçabuk manita mı yaparlar bilemeyiz. Hem zaman da müsait, mevsim bahar.. kuştu çiçekti böcekti şekil bu şekil.. bilirsin yani..

  Okyanus ötesinden mi yayın yapıyorsunuz sorusuna gözkırpan suratla karşılık veren yetkili, belki okyanus ötesi belki ekvator altı belki de gröland civarı. Ne fark eder, asla tesbit edemezsiniz "hide IP 2.0.1" kullanıyoruz dedi. Peki bu seçim propagandası sürecindeki tavırlar, yapılan edilenler her türlü medyanın kullanım biçimi ayağa düşmedi mi? diye soran muhabirimize gülen surat işareti yollayarak duygu durumunu belli eden Lickyleaks-27, daha ayağa düştü diyemem, sırada genital siğil, uçuk gibi problemleri olan adaylardan oluşan listemiz var. Gerçekten temiz meclis, temiz siyaset istiyorsak bunlar da açıklanmalı, hijyen her şeyden önemli. Tırnak batması, nasır ve ayak mantarı olan vekillerin listesine sıra geldiğinde ayağa düştü dersin baba LOL yazdıktan sonra yine gülen surat işareti yaptı.. Hemen ardından zıplayarak bir sağa bir sola yatıp dans eden Tahoma karakteriyle yazılmış fosforlu yeşil renkte “internetime dokunma.. Sansürsüz özgür internet” GIF’ini yollayıp offline oldu!

paradigma - OHA (Olası Haberler Ajansı)

17 Mayıs 2011 Salı

Hedefimiz Eurovision




TÜRK POP'UNA TAZE KAN "AÇIKGÖZ KARDEŞLER"

  Son albümleri "Yalan konuşma bana" ile Almanya'da listeleri zorlayan gurbetçi grubumuz "Açıkgöz Kardeşler" gözünü Türkiye'ye dikti. Grup adına konuşan en büyük kardeş Hayrettin Açıkgöz "Abi, Almanya'da bir numarayız. Klibimiz ZDF'de yayınlanıyor. Artık Türkiye'de de birşeyler yapmak istiyoruz. Kardeşlerime güveniyorum. Dördümüz de bu işe gönül verdik. (Abuzer Muhittin Hayrettin Melis Açıkgöz). Rap'in kralı olacağız. Türk dinleyicisiyle buluşmak en büyük dileğimiz. Hedefimiz Eurovision'da ülkemizi temsil etmek.
OHA Leverkussen - Almanya

kızlar korksun benden


YILLARDIR KIZ ARKADAŞ BULAMAYAN GENÇ MADEM ÖYLE İŞTE BÖYLE DEDİ.
  Üniversiteye geldiğinden beri kız arkadaş bulamadığını söyleyen üniversite öğrencisi Ertunç Yiğit şöyle konuştu. Abi kampüste 3.senemiz hala elimiz kız eline deymiş değil.Sap geldik sap gideceğiz.Memlekette vardı gene kendi çapımızda bi havamız ama kampüs ortamı bambaşka buranın olayı farklı.Baktım efendilikle bi yere varılmıyor,dedim şekilse şekil.Tikisiydi,emosuydu,imajı yapan manitayı kapıyor.Biz de yaptık kendimize göre bir şekil.

KIZLAR TEKER TEKER GELİN !
  Ben elimden gelenin eniyisini yaptığıma inanıyorum gitara da yazıldım.Top artık karşı cinslerde.Şimdi de vermeyin bakayım(kalbinizi).
Tatilde eve dönünce sizinkiler bu durumu nasıl karşılayacak şeklindeki sorumuzu da "tabi işin bir de o kısmı var.Bizim peder biraz mutaasıp biliyomusun."şeklinde yanıtladı.
OHA(Olası haberler ajansı)Bornova

VARAN 5


Yine kaset yine skandal.Seçim yaklaştıkça kaset skandallarının ardı arkası kesilmiyor.siyaset dünyası yeni bir skandal kasetle daha sarsıldı.Yozgat milletvekili adayı Abuzer Reyiz Karakurt'un
sarışın bir bayanla samimi pozda çekilmiş görüntüleri internete düştü.
Olay üzerine bir açıklama yapan Abuzer Reyiz Karakurt "biz yanlış birşey yapmadık, bundan siyasi çıkar umanlar utansın" diye konuştu. Üzerlerindeki kırmızı şapkalı kız ve büyükanne kostümü ile ilgili soruya da ,bayanı işaret ederek "onun fikriydi" demekle yetindi.
Adayın istifasını gerektirecek bir durum olup olmadığı, parti kurmaylarının konuyla ilgili yapacağı toplantıdan sonra netlik kazanacak.
OHA(olası haberler ajansı) Ankara

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Anakronizmde son nokta... 2051’den haberler... ROCK MÜZİK 100 YAŞINDA...

Rock Müziğin doğuşunun yüzüncü yılı dev konserlerle kutlandı. Şükrü Saraçoğlu Stadyumu'ndaki kutlama konserine konuşmacı olarak katılan Kenan E. , yaptığı konuşmada halka şöyle seslendi. ‘’Merhaba sevgili Kastamonu’lular. Rock müziğin yüzüncü yaşını kutlamak içün, kaybolan armoni ve melodi müessesesinin yeniden tesisi içün toplandık netekim. Rock yüz yaşındadır. Bir başka deyimle , Rock Müzik ‘dalya’ dedi sevgili Çorum’lular.’’
Bu sözden sonra halk coşku içinde ‘’ Dalya Rock... Dalya Rock... Dalya Rock...’’ sloganlarıyla Headbang yapmaya başladı. Konuşması sloganlarla kesilen Kenan E.’nin duygulandığı ve gözlerinin dolduğu dikkatlerden kaçmadı .
Konuşma esnasında bir ara yardımcısının kürsüye yaklaşarak Kenan E.'nin alt ve üst dudaklarını tutup aşağı yukarı birkaç kez hareket ettirmesinin nedeni daha sonra anlaşıldı.Kenan E.’nin yardımcısı, yaptığı açıklamada ‘’müessesesinin’’ kelimesinin telaffuzu için paşaya biraz fiziki destek verdiğini, başka türlü bu kelimenin hayatta çıkmayacağını, altı ay prova yaptıklarını ama değdiğini söyledi.
Bu arada konser afişinde adı görünen No Name’in Kenan E.'nin programa dahil edilmesi üzerine etkinliğe katılmayı reddederek İzmir Mavi’deki 59. yıllarını kutlama gecesine gittikleri öğrenildi.

Dersu Uzala'nın gizemli macerası (İki bölüm, tekmili birden...)


Akira Kurosawa'nın Dersu Uzala adlı muhteşem filmini cümle içinde kullanalım, adamı filmi çektiğine pişman edelim, biz de bir daha cümle içine çıkamayalım. Hadi bakalım.

(Birinci bölüm)

Akira, iş bulma umuduyla Tokyo’daki bir sake barına gelir. Barın sahibi ulu bir kişidir. Akira’yı beğenir. ‘’ Bara son günlerde çok kro dadandı, Akira kapıda dura, gelen kroları başımızdan sava.’’ buyurur. Genç Akira, bu işi çok iyi kıvırır ve Akira Kurosawa adını hakederek camiada nam salar.Günlerden bir gün bunun köylüsü olan Dersu adında yaşlı bir kro bara gelir. Akira hemşehrisini kıramaz ve ona birkaç sake ısmarlar. Bedava içkiyi bulan Dersu, sakeleri ardı ardına Agop’un kazı gibi yutup zurna gibi olur. Barda yapmadığı hayvanlık kalmaz. İşi çözmek, Akira’ya düşer. ‘’ Dersu, yeter içtiğin, hadi uza ‘’ diye bağırır. Dersu direnir. Akira bağırır. ‘’ Hadi uza buradan, Dersu, uza la ! ‘’ Soyadı kanunu çıkınca Dersu da çok zengin olduğu bu günün anısına Dersu Uzala adını alacaktır.
Dersu bardan çıkmamakta diretince, Akira kapının girişinde Japon harfleriyle yazılı olan tabelayı gösterir. Dersu ‘’ Ben, sadece Latin harflerini okuyabiliyorum, ne yazıyor ki orada ? ‘’ diyerek Akira’yı iyice tahrik eder. Akira da ‘’ Ne mi yazıyor? Bunu yazan Wang Yu , okuyana fak yu ‘’ diye bağırıp, tezgahın altından çıkardığı odunla Dersu’ya girişir. O hengamede Dersu’nun kolu kırılır.
Dersu derhal iki ay iş göremez raporu alır ve Tokyo’nun en iyi avukatlarından birini tutarak barı mahkemeye verir. Tazminat davası sonunda 10 milyon Yen almaya hak kazanır ve kalan hayatını Yen içinde yüzerek geçirir. Evet, Dersu’nun belki kolu kırılmıştır ama, bunun karşılığında da Yen içinde kalmıştır. Senaryonun önermesi de budur zaten . Kol kırılır , yen içinde kalır.

(İkinci bölüm)

‘’Eee, Özses’’, dedi Herr Müller, ‘’ Dersu hakkında başka bir bilgiye ulaşabildiniz mi? ‘’ Müller, Uzakdoğu uzmanı olan bir profesördü ve çalışmalarımı duymuş, kalkıp İzmir’e gelmişti.
‘’Kaç yıl geçti o davanın üzerinden?‘’
‘’Fünf’’
‘’Beş yıl mı, oldu mu o kadar?’’
‘’Size söylemedim’’ dedim, ‘’Gözlüğümdeki tozu üflüyordum, fünf , füünffff, hah şimdi oldu.
Geçenlerde iki Japon konuğum vardı. Aynı konuda bilgime başvurmak için geldiler. Sağ ellerinden birbirlerine yapışmışlardı. Nedenini sorduğumda, Dersu Uzala hakkındaki araştırmalarında belli bir noktada tıkandıklarını, sonra internetteki yazımı görüp çok sevindiklerini ve ‘’give me five’’ yaptıklarını, ancak o esnada uçak maketiyle uğraşmakta olan bir tanesinin elinde japon yapıştırıcı olduğunu ve öylece yapışıp kaldıklarını, zaman kaybetmemek için cerrahi operasyonu erteleyip hemen bana geldiklerini anlattılar.
‘’Demek ‘’çak ‘’ yaptınız ‘’ dedim. ‘’Ama siz Japonlar bunu yapmazsınız, birbirinizi zarifçe başınızla selamlarsınız. Kendi gelenek ve ritüellerini terk edip taklitlere yönelmenin böyle hazin sonuçları oluyor işte’’ diye ekledim. Çok utandılar. Derhal geleneksel yöntemlere dönüş yaparak duvarımda asılı duran Hattori Hanzo’yu almaya ve harakiri yapmaya yeltendiler. Takdir edersiniz ki, sağ ellerinden yapışık iki kişinin bu işi yapması, teknik olarak da o kadar kolay değildi.
‘’Ne harakirisi, hanzoluk yapmayın, oturun ve anlatacaklarımı dinleyin’’ diyerek bu ikisini kütüphanenin solundaki ikili kanepeye oturttum.Biraz daha sakinleşmişlerdi ve dinlemeye hazırdılar artık.
Harakiri dediniz de, ben de tam bundan bahsetmek üzereydim. Dersu, davadan kazandığı tazminatı iki ayda geyşalara ve at yarışlarına gömüp beş parasız kaldı. Son kupon da yatınca, üzgün ve yorgun adımlarla Osaka hipodromundan çıkarken sırtına bir el dokundu ve ona reddedemeyeceği bir teklif yaptı. Hara kiri uzmanı olacaktı.’’
‘’ Teklifi yapan kimmiş? ‘’ diye atıldı Japonlar, ‘’CSI Osaka ajanıydı herhalde..’’
‘’Ne Siesayı, adam Osaka haralarında seyismiş, bildiğin seyis. Hara kirini, yani at dışkılarını temizleyecek birine ihtiyaç varmış, Dersu da memnuniyetle kabul edip hara kiri uzmanı olmuş.’’
‘’İşte böyle Herr Müller, yapışık Japonların merakını giderdim ve onları hastaneye yolladım.’’
Herr Müller’in yüzünde tatmin olmamış bir ifade vardı.
‘’ Bana pek mantıklı gelmedi, Peki sonra ne olmuş? ‘’
‘’Achtung! ‘’ diye bağırdım. Herr Müller tam çay fincanına uzanmıştı ki endişeyle duraksadı. ‘’Neye dikkat edeyim, yoksa fincan aile yadigarı mı?’’ diye sordu.
‘’Size demedim, boğazımı temizliyordum. Achtung, eaaaccchhhtung. Hmmm, şimdi oldu. Evet, nerede kalmıştık?
Dersu , artık işine dört elle sarılmış ve hara kiri uzmanı olmuştu. Ama bir sağlık sorunuyla karşılaştı. Hara kiri, elimin kiri deyip geçemezsiniz, eldiven kullanmalısınız. Nasılsa uzman oldum diye havaya giren Dersu, bir anlık dikkatsizlikle çıplak elle çalışınca enfeksiyon kaptı, avucunun tam ortası iltihaplandı. Doktor teşhisi koymakta zorlanmadı. ‘’Aya irini bu ‘’ dedi, ‘’Bildiğin avuç içi iltihabı yani’’
‘’ Ne; Aya İrini mi!??’’ Dersu korkuya kapıldı.
Doktor başka bir rahatsızlığı olup olmadığını sorduğunda biraz sıkılarak, ‘’Kabızım doktor’’ dedi. ‘’Kakam adeta taş gibi’’
Doktor, ‘’Numune alıp Houston’a yollayacağız’’ dedi. ‘’Tahlilleri burada yapamıyoruz.’’
Tahlil sonuçları gecikince, doktor Houston’daki laboratuvara acil bir e-mail yolladı.
''Houston, yolladığımız taş örneklerini incelediniz mi? Lütfen sonucu bildirin.’’
Birkaç gün sonra sonuçlar Osaka’ya ulaştı. Doktor endişe ile bekleyen Dersu’ya ‘Korkulacak bir şey yok , brovnşit olmuşsun, ve sıradan bir kabızlık da var tabii.’’
‘’Ne , bronşit mi, ama ciğerlerimden sıkıntım yok ki doktor.’’
‘’Bronşit değil, brovnşit. Brown shit şeklinde yazılır ve insanların yüzde doksan dokuzunda yaygın olarak görülür. Tedavi gerektirmez. ‘’
Herr Müller boş boş yüzüme baktı. ‘’Hiç mantıklı değil Gökhan Özses’’ dedi, ‘’Orantısız hayal gücü kullanıyorsunuz.’’
‘’Rahatlayın Herr Müller’’ dedim, ‘’Onu kullanabildiğim için şu an karşımda oturabiliyorsunuz, benim hayal gücüm sizin varlık nedeniniz.’’
‘’Bakın bu gayet mantıklı’’ dedi Herr Müller düşünceleri kafasının içinde evirip çevirirken. ‘’Dersu’ya dönelim. Hala Osaka’da mı yaşıyor? ‘’
‘’Hayır, kendisi birkaç aydır İstanbul’da. Veli Efendi Hipodromu’nda iş bulmuş ve keyfi yerindeymiş. Yeri gelmişken , Herr Müller, orası ile de ilgili bir projem var. Veli Efendi Hipodromunun ismini Hipi Efendi Velodromu olarak değiştirerek, bisiklet yarışlarını da orada yapabiliriz. Bunun için tabeladaki heceleri değiştirmek ve Veli Efendinin resmine birkaç rötuş yeterli olacak. Kafasına bir bandana , kulağının arkasına bir çiçek ve iri bir ‘’peace’’ madalyonu.
‘’Ne diyorsunuz kuzum siz? Kesinlikle mantık dışı. Altyapı aynı kalıyor ve sadece hecelerin yeri değişiyor. Bu bakışla örneğin Cerrahpaşa Tıp Fakültesi bünyesinde Tırrahpaşa Cep Fakültesi'ni kurmak da mümkün.’’
‘’Bakın ne güzel kavradınız meseleyi. Kesinlikle katılıyorum. İletişim Yayınları’nın cep üniversitesi serisi vardı. Cep fakültesi neden olmasın. Tırrahpaşa da gayet oturaklı, tınısı olan bir isim. İş, bir GSM şirketiyle anlaşmaya kalıyor. Wunderbar Herr Müller.’’
Herr Müller’in öfkelenmeye başladığını seziyordum. ‘’Pekala Özses’’ diye homurdandı. ‘’Türkçe’den Japonca’ya ve Almanca’ya kadar her kelimeye bir kulp taktınız. Japonya uçağına iki saatim kaldı. Başka söyleyeceğiniz bir şey yoksa.....’’
‘’Komikaze’’ diye atıldım, ‘’Japonya uçağı deyince siz,..’’
Herr Müller, soru soran gözlerle bakınca devam ettim.
‘’O faciayı hatırlıyor musunuz? 1941 yılında, Erdil Yaşaroğlu komutasındaki binlerce Komikaze, Pearl Harbor’a baskın yapmış, limanda bekleyen Amerikan donanmasındaki gemilerin üzerine karikatür yağdırmışlardı. Amaç, Amerikan askerini gülmekten öldürmekti.’’
Herr Müller, inanmadığı ses tonundan belli bir edayla devam etmemi istedi. ‘’Eee, sonuç ??’’
‘’ Sonuç Japonlar açısından hüsran oldu. Çünkü harekatı planlayanlar, Amerikan askerinin mizah duygusundan yoksun olduğunu hesaplayamamışlardı. Denizciler, Japon uçaklarından yağan karikatürlere öküz gibi bakıp, gündelik işlerine geri döndüler.’’
‘’NEİN , NEİN !! Ne yapıyorsunuz ? Kesinlikle mantık yok burada Özses.’’
Gülümseyerek Herr Müller’e baktım. ‘’Öykümüzün önermesi de bu zaten dostum’’ dedim. ‘’Askerliğin başladığı yerde mantık biter...’’

Ku Klux Klan gerçeği ve Bernard Shaw vakası üzerine bir inceleme.


Ku Klux Klan , yanlış bilindiği gibi Amerikan kökenli bir örgüt değildir. Gerçek, çok daha farklı ve çarpıcıdır. Ku klux Klan ,ilk olarak Karadeniz’de faaliyet göstermeye başladı.Örgütün doğuşu,Rus ve Ermeni kaynaklarında ve gizli Osmanlıca belgelerde şöyle anlatılıyor.

Zamanın valisi Fransız Hikmet Paşa - Alfons De Lamartine , kendisinden sitayişle söz eder - Karadeniz’de Rus ve Ermeni faaliyetlerine karşı, Cezayir ,Senegal v.s. ülkelerden devşirilmiş siyahi yeniçerilerden oluşan Kara Hamsi Fedaileri adında gizli bir polis örgütü tesis eder. Bu teşekkül,derin Osmanlı kapsamında olup,resmi kaynaklarda asla yer almaz ve faaliyetleri de bu yüzden gizli ve denetim dışıdır.

Bu siyahi çerilerin bölge ahalisi ile elbet içtimai ve iktisadi münasebetleri olmakta idi. Lakin ,iş cinsi münasebetler kurmaya gelince,bu zevat için Dar-ül Fuhuş’a bağlı Umumhaneler dışında bir seçenek yok gibiydi.

Ancak zaman içinde bir muamma hasıl oldu. Umumhanede istihdam edilen genellikle Rus ve Ukrayna kökenli odalıklar,belirli bir süre sonunda kullanılamaz hale geliyorlardı. Zira, -tıp ilminde ayıp yoktur - bu siyahi zaptiyelerin maslahatları (kamış) normalden çok daha iri idi. Dolayısı ile duhul esnasında bu cıvırların kukularında deformasyonlar vuku buluyor ve bir süre sonra yeterli randıman alınamaz hale geliyordu.Bu da aynı umumhaneyi kullanmakta olan bölge ahalisini huzursuz etmeye başladı.Ayrıca birçok hatunda Penisküs vakasına rastlanmaya başlamış idi. Zavallılar bu küskünlükte haksız sayılmazlardı.

Gerginlik ve husumet hızla artıyordu.Fransız Hikmet Paşa bu duruma uzun süre seyirci kalamadı ve siyahi zaptiyelere lüks tüketim vergisi koydu.Duhul ettikleri kuku başına 50 sikke lüks tüketim vergisi ödeyeceklerdi. Nekka sikke okka sikke sözü buradan gelir.

Tabiidir ki bu kez huzursuzlananlar Kara Hamsi Fedaileri oldu. Tüm tehlikeli işleri onlar yapıyor, Ermeni ve Rus komitacılarla mücadele ediyor,devlet-i alinin selameti için çalışıyor ama iş cins-i latif ile münasebete gelince devlet-i ali onlara sahip çıkmıyor ve Sikke-i İstihlak-ı Lüküs, yani lüks tüketim parası talep ediyordu. Kara zaptiyelerin ileri gelenleri, Humbaracı Beşir liderliğinde balıkhanede hemencecik bir toplantı tertip eylediler.

Humbaracı Beşir zaptiyeye şöyle hitap etti.

‘Efendiler.Lafı uzatmayalım. Fransız Hikmet Paşa ve idaresi, kukuyu bizlere lüks kılmıştır. Bu durumda bize düşen, isyandır.Kuku.bir zaptiyenin en tabii deşarj yolu ve en tabii hakkıdır. Kahrolsun Kukuyu Lüks Kılan zihniyet..’

Kara isyan başlamıştı. Kara Hamsi Fedaileri hep bir ağızdan bağırarak balıkhaneden Fransız Hikmet Paşanın konağına doğru yürüyüşe geçti.
‘KAHROLSUN KUKUYU LüKS KILAN ZİHNİYET..
KAHROLSUN KUKUYU LüKS KILAN.....
KAHROLSUN KUKUYULüKSKILAN.....
KAHROLSUN KU KYULUKS KILAN......
KAHROLSUN KU KLUKS KLAN.......
KAHROLSUN KU KLUX KLAN.......

Konağın önüne varana kadar, zaten Osmanlıca’ya tam hakim olamayan bu devşirmelerin ağzında slogan, bu hale gelmişti.

Bir araştırma gezisi için Karadeniz’de bulunan Bernard Shaw ‘Siyah Kalkışma ve Karadeniz Beldeleri’ adlı anı kitabında bu olayı şöyle naklediyor.

‘Fransız Hikmet Paşa’nın konağı, kaldığım han ile aynı meydana bakıyordu. Uyumak üzereydim ki uzaklardan gelen sloganlar ve ona eşlik eden bir ritim beni pencereye yöneltti. Tannn tannn tannn. Bu insan eti ile metalin kaynaştığı acaip bir ses idi. Kahrolsun Ku Klux Klan. Bu sözü ilk defa duyuyor ve tarihe tanıklık etmenin heyecanı ile titriyordum. Konağın merdivenlerinde yeniçeri vaziyet almış idi. Manzara-ı umumiyeyi tarif etmek icap ederse, enteresan bir satranç müsabakasını akla getiriyordu diyebilirim.’

Yine Osmanlı arşivine dönelim. Vakanüvis Kevork Ayanbeyan anlatıyor.

‘Bir kısım Kara Hamsi zaptiyesinin elinde meşaleler yanıyordu. Birkaçı ise bir kazanı kaldırmış idiler. Humbaracı Beşir ise maslahatını ritmik bir şekilde ama kararlılık ve küstahlık dolu bir tavırla kazana vuruyordu. (Bernard Shaw’ın işaret ettiği acaip ses buydu elbet.) Tannn-tannn-tannn. KAHROLSUN KU KLUX KLAN....... Tannn-tannn-tannn. KAHROLSUN KU KLUX KLAN.......'

Fransız Hikmet Paşa derhal beyaz yeniçeri marifeti ile Humbaracı Beşir’i derdest ettirip konağın balkonuna çıkarttı. Devlet-i ali, isyana asla müsamaha etmeyecek kadar sert, lakin kendine hizmet edenleri de unutmayacak kadar kadirşinas ve müşfikti. Bu yüzden Humbaracı Beşir’e aslında idamı gerektiren bu fiiline rağmen ibret verici başka bir ceza münasip bulundu. Fransız Hikmet, Humbaracı Beşir’i maslahatından konağın balkonuna astırdı ancak Beşir’in ayakları yere değip ceza caydırıcı olmaktan hayli uzak bir manzara arzedince Fransız Hikmet, Beşir’i ve otuzdört elebaşıyı iğdiş ettirerek Dar-ül Fuhuş bünyesinde peçeteci olarak istihdam edilmek üzere Anadolu’ya sevk ettirdi.

Bu olayın akabinde Kara Hamsi Fedaileri teşekkülü içinde sular durulmuş görünüyordu. Kara Hamsi Zaptiyeleri Devlet-i Ali’nin büyüklüğü karşısında yılmıştı ancak elebeşıların derdest ve iğdiş edilmeleri esnasında bazı beyaz yeniçeriler maksadı aşan sert muameleye başvurmuşlardı. Kara Hamsiler bunu unutmayacaklardı. Nitekim bir umumhane ziyaretinde bu beyaz yeniçerilerden bir kaçının darp edilip uzuvları kesilmek suretiyle ,iş konağa gözdağı verme noktasına gelince Fransız Hikmet Paşa kıvrak zekası ile bir karşı hamle planladı.

Zaptiyeye umumhaneye gitme denemeyeceğine göre,tek bir çare kalıyordu. Onların emniyetini sağlamak.Bu plan çerçevesinde Fransız Hikmet , bekar olan tüm beyaz yeniçeri için ayda iki kerre bilabedel (beleş) olmak kaydı ile kuku tahsis etti ve bu kanun, KUKU ÜL ETA’T yani Hükümet Kukusu olarak bilindi. Bu kanundan faydalanacak olanlara, umumhaneye giderken ve hüvviyetlerini gizlemek maksadı ile takmaları içün beyaz bez başlıklar dağıtıldı. İşte günümüzde kukuleta diye bilinen bu giysi, adını Kuku ül eta’t kanunundan almıştır. Ki bu giysi daha sonra bir kolu Amerika’da faaliyet gösterecek olan Ku Klux Klan’ın da alamet-i farikası olmuştur.

Elbette zaman içinde Klan da amacından saparak ırkçı bir istikamet kazanmış idi.Fransız Hikmetin şehrinde ırk savaşları başlamıştı.Her sokak başında bir tuzak kuruluyordu. Bernard Shaw bu yüzden bu şehire tuzak bölgesi anlamında ‘Trap Zone’ demiştir. Bu şehir günümüzde tarihi bir hata ile Rize diye bilinir.

Fransız Hikmet Paşa, kötüye gidişi önlemek maksadı ile kurmaylarını toplayıp onlara,
yeniçerileri evliliğe yönlendirme gayesi ile fikir danıştığında, Sazende Cem Paşa (Kıbrıs Valisi Fuar‘ın torunu) şöyle demişti.

’Paşam,siz askere sanattan vazgeçmeyi mi öğütlersiniz? Ben Japon ilinde şunu bildim ki Origami, kağıt katlama sanatı ise Poligami de kadın katlama sanatıdır. Derhal atılan Hattat Tansel Efendi münakaşaya müdahil olur.

‘Lakin monogami de kadına katlanma sanatıdır muhterem.’ Ki Tansel Efendi,bu argümanla Fransız Hikmet’i desteklemiş midir,karşı mı durmuştur, hala tarihte sır olarak kalan mevzulardan biridir.

Sanat için Karadeniz’e gelen Bernard Shaw, olan biten karşısında artık sessiz kalmayı içine sindiremedi. Ermenistan sınırına doğru atı ile ilerlerken olan bitenlerden sorumlu tuttuğu Fransız Hikmet Paşa’yı düelloya davet etti. Yazdığı düellonamede şöyle dedi.

‘Ey Fransız Hikmet. Seni düelloya davet ediyorum. Sen kılıcınla gel. Ben ise sanatımla, yani kalemimle. Ya zorbalık kazanacak, ya da sanat. Şafakta .......’

Fransız Hikmet Paşa, bir İrlandalı entelektüelin tehdidine pabuç bırakamazdı. Şafakta belirtilen yerde hazırdı. Lord Byron da gözlemci sıfatı ile orada idi. Düellonun iki tarafı meydana çıktılar. Beynelmilel gözlemciler,hakem heyeti ve mütercimler meydanın diğer ucunda idiler.Fransız Hikmet kılıncını çekerek ünledi.

‘Angard bre sefil.’

Bernard Shaw kalemini çıkardı ve Fransız Hikmet’i alnının ortasından mıhladı. Bu tek kurşun atan kalemi zamanın Scotland Yard’ında çalışan bir dostu ona hediye etmişti. Ortada gayrı kanuni bir vaziyet yoktu.Zira silahlar bilhassa düellonamede belirtilmişti. Kalem kılıçtan keskin değilse bile daha öldürücü olabiliyordu.Düelloyu uzaktan dürbünle seyreden Lord Byron mütercime sordu.Who win? Who shot? (Kim kazandı? Kim vurdu?) Tercüman haykırdı;
ART WİN. SHAW SHOT. (Sanat kazandı. Shaw vurdu.)
Kara Hamsi Zaptiyeleri sevinç ve coşku ile haykırmaya başladılar. ART WİN... SHAW SHOT... ART WİN... SHAW SHOT... ART WİN...SHAW SHOT...

Günümüzde Artvin Şavşat dolmuşlarının kalktığı bu meydanda husule geldi her şey...Ve Kara Hamsi Zaptiyelerinin torunlarından bazıları, bugün bu dolmuşlarda şoförlük yapmakta ve aynı meydanda o tarihi sloganı bağırmaktadırlar. ARTVİN ŞAVŞAT. ARTVİN ŞAVŞAT.ARTVİN ŞAVŞAT....

Evet sevgili okurlar.Ben bu araştırmamda bazı belgelere ulaşmakta zorluklarla karşılaştım.Tehdit edildim. Bir takım çevrelerce engellenmeme rağmen bu bilgilere ulaştım ve bunları kamuoyu ile paylaşmayı bir görev sayıyorum. Benden sonraki araştırmacılar için bir ışık olmasını diliyor ve gayriresmi tarih sahnesinde olan bitenin tek tek aydınlanacağı güzel günlerin düşü ile tüm okurları selamlıyorum.

Gökhan ÖZSES 31.01.2005 Karşıyaka

'İnanan birileri olduğu sürece tüm öyküler gerçektir. Paul Auster.'
'When a thing is funny, search it carefully for a hidden truth. George Bernard Shaw'

Öğrenciler Şimdiden Yazı Getirdi..


ÖSYM’nin düzenlediği sınavlarda sürekli hataların yaşanması nedeniyle sinirleri iyice bozulan öğrenciler, geleceklerine duydukları güvensizliğin üstüne baharın da gelmesi yüzünden hiç bir şeye odaklanamadıklarından dem vuruyorlar. Kendi aralarında yaptıkları sohbetlerde, “hayatın giderek anlamını yitirdiğini, Nietzsche’leri çözüm bulamamış biz mi bulacaz a.q.” gibi sözleri çevrelerinde endişe yaratıyor. “Sisteme girmeye kalktığımızda şifreleme yüzünden, -access denied- olmak istemiyoruz” diyen Umut Yarınakaldı (17), Bilgisayar Mühendisliği okumayı hedeflediğini ancak, “iki elleriyle bir algoritmayı yazamayarak bizi sınamaya kalkanların yüzlerine ‘al goritmanı da git!’ diye haykırmak istiyorum.” sözleri etrafındaki arkadaşlarınca alkışla desteklendi.


“Hükümetlerin özelleştirme uygulamaları sırasında yapılan ihalelerde bazı müesseselerin yanısıra “istifa” müessesesinin de Kim Vurdu Şirketler Topluluğuna gittiği bu son olaylarda iyice anlaşılmaktadır” diye söze karışan İlgi Bekler (18), “geleceğimizden zerre kadar beklentimiz kalmadı, emo ve apaçi kardeşlerimizi şimdi daha iyi anlayabiliyorum” dedi.


Öğrenciler daha sonra “Doymayan iktidar hırsınız yüzünden yaşadıklarımız canımıza yetti, yapacağımız ‘futuresuzca’ hareketlerden sorumlu değiliz, bunun için psikologlardan yazı getirdik, aha buyurun, ne yaparsanız yapın.” diyerek olaysız bir biçimde çimlere yayıldı.


(OHA- İzmir kordon)

8 Mayıs 2011 Pazar

İspanya parlamentosunda olay!...Katalan’lara konan vergi infial yarattı.

Parlamentodaki yeni vergi tasarısı, Barcelona’lıları ayağa kaldırdı, Barcelona milletvekili Pedro Salgado Martinez’in , ‘’Katalan’lara koyulan bu vergi, eşitlik ilkesine aykırıdır. Bunun adı ayrımcılıktır.’’ diye bağırarak kürsüde konuşma yapan ekonomi bakanının üzerine yürümesi üzerine, bakan , ‘ Oturun yerinize sayın vekil. Ben sizi dinledim..Ben sizi dinledim... Biz ne dedik? ’Kat alan, vergisini ödeyecek ‘ dedik. ‘Emlak vergisi’ dedik. Bunu biz mi koyduk? Yoooo, yüzyıllardır var. Kat alırken iyi, vergisini ödemeye gelince ayrımcılık. Her kat alan, emlak vergisini ödeyecek arkadaşım.’ diye konuştu.Oturumu konuk localarından izleyen Jose Mourinho, konuyla ilgili görüşlerini soran gazetecilere sinirli sinirli gülerek ‘Ben artık birşey demiyorum. Pep’e sorun, o söylesin.’ dedi

7 Mayıs 2011 Cumartesi

ŞAHİN K.'NIN SKANDAL KASEDİ İNTERNETTE















Bir skandal da sanat dünyasından, ünlü pornograf Şahin K.'nın skandal yaratan görüntüleri internette tıklanma rekorları kırıyor. Bu sabahtan itibaren ne idüğü belirsiz bir siteden internete yayılan videoda Şahin K.'nın yanında henüz kimliği tespit edilemeyen bir kadın ve çocuklarla birlikte müze gezerken çekilmiş görüntüler yer alıyor. (yanındakilerin karısı ve çocukları olduğu tahmin ediliyor.)

BENİ BİTİRMEYE ÇALIŞIYORLAR.

Mönchengladbach şehrindeki Abdelberg Modern Sanatlar Müzesi olduğu tespit edilen binadaki görüntülerin uzman bir kuruluş tarafından mercek altına alındığı bildirildi. Bu sabah bir basın toplantısıyla gazetecilerin karşısına çıkan Şahin K. yaptığı açıklamada şunları söyledi. ''Beni bitirmeye çalışıyorlar. Hayatımda müze görmüş bir kişi değilim; hepsi yalan, iftira. Şerefsizim fotomontaj. Kasedi inceletiyorum. Bugün yarın gerçek ortaya çıkacak. Konuşması sık sık gözyaşları ile kesilen Şahin K. sözlerine şöyle devam etti.''Abi siz inandınız mı gözünüzü seveyim? Ben o şekil adam mıyım? Sinema filmi çektik, yine bir numara olduk. Sanatımızı kıskandılar. Ne diyeyim abi allahından bulsunlar. Ulan şerefsiz! Senin hiç mi çoluğun çocuğun yok? Ne istedin benim sanat kariyerimden? Verecem bunlara denizden çıkmış buz gibi. Tövbe tövbe. Milletin günah kedisi olduk kurban'' dedi.

Şahin K.'nın sinirlerinin çok bozuk olduğu ve ilaçlarla ayakta durduğu gözlerden kaçmadı.

SANAT DÜNYASI'NDAN DESTEK

Olayın duyulmasının ardından, ünlülerden de destek mesajları geldi.

Sevtap Parman: Şahin K. arkadaşımıza yapılan komployu kınıyorum. Bu özel hayata bir saldırıdır. Sorumlular derhal yakalansın. Bu sadece onunla eşinin arasında bir olaydır, hiç kimseyi ilgilendirmez.

Nuri Alço:Ben şahsen böyle birşeyi Şahin kardeşime yakıştıramadım. Görüntülerin sahte olduğuna eminim. Bunlar Cübbeli Ahmet Hoca'yla Madonna'yı bile tokuştururlar.

Aydemir Akbaş: Bence bu mevkide olan bir kişinin hareketlerine dikkat etmesi lazım. Şahin'de de suç var.

Coşkun Doğan: (Tecavüzcü Coşkun) Abi öyle deme. Hepimizin çoluğu çocuğu var.Yarın senin de başına gelir. Kardeşimize destek verelim.

Ron Jeremy: (USA) Biz kendi ülkemizde böyle şeylerle karşılaşmıyoruz. Duyunca çok üzüldüm. Kendisine telefonla 'geçmiş olsun' diledim.

Tahsin Şahin K: (Emekli diktatör yardımcısı)(babası) Ben böyle bir evlat yetiştirmedim. Yazılanlar doğruysa, evlatlıktan reddederim.

Monte-video analiz hizmetleri a.ş. adlı kuruluş tarafından analiz edilen görüntülerdeki kişinin Şahin K. olup olmadığı henüz belirsizliğini koruyor.

Paradigma (OHA olası haberler ajansı) BONN

MİLLETVEKİLLERİ SENDİKA KURDU



  Değişik partilere mensup bir grup milletvekili , sendika kurmak  için kolları sıvadı.Meclis basın salonunda gazetecilerin karşısına çıkan vekiller, kurulacak sendikanın mecliste gurubu bulunan bütün partilere açık olduğunu , isminin de TAKİP-İŞ sendikası olacağını  açıkladılar.
        
  Dünyada bir ilk
  Grup adına açıklama yapan AKPARTİ Konya milletvekili Nizam Bozmaz,girişimlerinin dünyada bir benzerinin daha olmadığını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü;
Burdaki arkadaşlarımızın ortak özelliği ,hepimizin yapılacak seçimlerde liste dışı kalmış olmamız.Her partiden arkadaşlarımız var.Hepimiz de hem partimize hem milletimize 5 yıl boyunca hizmet vermişiz.Fakat şu an bizler liste dışıyız.Çok madur durumdayız.Bizler meclise girdikten sonra bir sürü borç yaptık.Kooperatife giren var, yazlığa giren var, arabaya giren var, çoluğunu çocuğunu özel üniversiteye yazdıran var.Nasıl ödenecek bu borçlar? Kredi kartı  olmuş 100 milyar.Açılmasak iyiydi ama ne bilelim. Kuru emekli maaşına kaldık.
Bu güne kadar vatandaşın seçmenin işini takibettik, hakkını aradık.Şimdi kendi hakkımızı arıyoruz.Bu yüzden sendikamızın da adı TAKİP-İŞ sendikası.
   
  Küskünler haraketi değiliz
  Bu da bir tür küskünler haraketi midir? sorusuna karşılık ; Kesinlikle üstüne basa basa söylüyorum , biz bir küskünler haraketi değiliz.Şeklinde sözlerini sürdüren
Bozmaz devam etti; O tarz çıkışlar son anda yapılan beyhude çabalardır.Biz kalıcı bir adım attık. Biliçli,  demokratik, örgütlü bir çalışmanın içersine girdik.Biz hakkımızı arıyoruz ve sonuna kadar da gideceğiz.Geçici, çözümlerin peşinde değiliz.Bu kuracağımız sendika sadece bizim değil, bizden sonra gelecek milletvekillerinin de haklarına sahip çıkacak.Sendikamızın faaliyetleri seçim dönemleriyle de sınırlı değildir.Mesela meclisteki odalarımız çok dar.İş takibine gelen seçmenimizi buyur edecek bir kuru sandalye bile bazan sorun oluyor.Ayrıca burda bir çayın fiyatı 5 kuruş dahi olsa, biz bir günde kaç kişiyi ağırlıyoruz.Yekün tutuyor.Maaşın yarısı markaya gidiyor. Ya çay makinası alsınlar ya da bedava yapsınlar.Sorunlarımız çoktur ,saymakla bitmez.
    
   Parti başkanlarına sesleniyoruz
  Buradan partilerimizin genel başkanlarına da iki çift lafımız var :
Bizi buralara siz getirdiniz.Allah razı olsun çok ekmeğinizi yedik, bunu inkar etmiyoruz.Ama biz de karşılığını kat be kat ödedik.Ne dediyseniz yerine getirdik.Sözünüzden çıkmadık.Yeri geldi boş kağıda imza attık ,yeri geldi yumruk attık.Bir kez olsun şu kürsüden kendi fikrimizi söylemedik. (hoş kendi fikrimiz de pek olmadı ama)Siz ne dediyseniz onu okuduk.Şimdi bizi sokağa atıyorlar. Biz bunları haketmedik.
   
  Ufuk Uras'a da kırgınız
  Kapımız her partiye açıktır CHP'lisi de var MHP'lisi de AKPARTİ'lisi de bütün partilerden arkadaşları sendikamıza davet ettik.Çoğu bizi kırmadı destek verdi.Yalnız Ufuk Uras ayıbetti .Kırgınız . Kendisini davet ettik, " Abi sizin işiniz gücünüz yok mu ya" diye bizi refüze etti.Hayır kendisi de bizim gibi madur,Bu kadar hak hukuk peşindeyim diyen adam niye böyle yaptı anlamadık.

Paradigma OHA(olası haberler ajansı) ANKARA